Bu hayatı alt alta topluyorum, üst üste topluyorum elde kalan yine mutluluk, yine mutluluk.
Mutluluk insanın iyi hissetmesi, her şeye rağmen iyi hissetmesi.
İnsanın var oluş amacı binlerce yıldır tartışılmış, uğrunda savaşlar yapılmış, haklar gasp edilmiş. Bu iş bu kadar basit mi, mutlu olalım bu işten kurtulalım, diyebilir miyiz?
Bence demeliyiz. Tüm yaptığımız işler mutluluğa çıkmalı, Paris' in meydana çıkan sokakları gibi. Yerli sevenler Aydın' ın Atça mahallesine de bakabilirler. Sonunda mutluluğa çıkacak tek şartımız bu.
Tamam ama bizi bu sona götürecek kadar vademiz yoksa mutlu yarınlar bir türlü olmazsa.
Anı mutlu yapalım o zaman. İyimserlik değil bu, polyanıcılık değil, Kendinle barışık olmanın verdiği bir haz ile mutlu olmak. Anlık mutluluk ve bu sürekli olacak.
Nasıl yaparız? Bu bir doluluk hali, kendinden memnunluk hayattan değil, Ama ben dolu değilim!
Dolduralım o zaman. Ya o kadar da vadem yoksa. dolacak kadar.
Şimdiden mutlu ol, bu andan. Milat olsun. Yarın da mutlu ol. Yarın ki anlarda da.
Bu andan başla ve genel bir mutluluk halinde kal. Memnunluk halinden, vaktinden, kendinden memnunluk. hayattan dünyadan değil.
Mutlu yaşa, mutlu ol, mutlu öl.
Bu bahsettiğim mutluluk, hüznün tersi olan mutluluktan bir tık genel. Kendinden memnunluk ile kendiliğinden meydana gelen bir mutlu olma hali. Bünyesinde diğer hayati fonksiyonları barındırır.
Ahmet GEZER/ İstanbul
3 Ekim 2016 Pazartesi
3 Temmuz 2016 Pazar
Ahmet Gezer
Ahmet Gezer, hep böyle başlar otobiyografiler. Sartre' nin otobiyografisini okuduğumda hemen kısa bir öz geçmiş yazasım geldi. Bunun da kişisel görüşlerimi paylaşmak istediğim bu blog sitesinin ilk sayfasında yer almasını istedim.
Ahmet Gezer, 26 Ekim 1985' de Çapa'da doğdum. Çapa Tıp fakültesinde. Düşünsenize aynı yerde, mekanda doğan on binlerce çocuk.
Saat 8 gibi dendi. Doğmuşum.
Burçlarla pek ilgilenmesem bile akrep burcuyum, yükselenim de akrep.
İlk evimiz Gaziosmanpaşa Sarıgöl'de. Sağlıklı bir çocukmuşum. Hemen bu eve getirmişler. Ahırdan bozma olduğu söylendi. Öyle evde oturmak zorunda kalmayalım derdi annem hep.
Sarı kafa bir çocukmuşum, altın sarısı değil, civciv sarısı. Toplu, topaç gibi bir çocuk. Önü tavşanlı, kısa, askılı, mavi kıyafetim resimlerden hatıramda yer etti.
Daha sonra Fındıkzade'ye taşınılmış. Pek hatırlamıyorum. Gelip geçerken gösteriyorlar sadece. Sonra Ümraniye'ye amcamların evine. Yüksek katlardan biriydi. Ümraniye'nin daha Ümraniye olmadığı
zamanlar. Babamın işe giderken zorlandığını ve eve oyuncakla gelişleri var gözümün önünde. Kara şimşek, taklacı güvercin prototipi bir oyuncak.
Küçükköy'deyiz. 6-10 yaşları arasında, karşı komşumuz Yusuf, adını hatırlayamadığım bacısı, yan bina Olcay, Üst katımız İhsan.
Yusuf'la balkonlarına çıktığımız asma ağaçlı seyir terasını, Olcay'ın serseriliklerini, İhsan'ın küfürlerini unutamam. Bir de 5 lt. 'lik cam su damacanalarını, keçe suyunu, bilyalımı.
İlk inşaatın ikinci katından kuma atladığımda o zamanlara denk gelir.
10 yaşında beni ben yapan Küçükköy, Hürriyet mahallesine taşındık.
Yakup, Atakan, İlker, Yasin, Erhan, Gökhan, Oğuz, Mustafa, Serdar, Tekin, Ulaş, Hıdır, Murat, Suat, Yılmaz, Onur, Orkun, Selçuk, Erhan, Ferit, Kaan, Bilal, İsmail, Aytek, Aziz, Koray, Yiğit, Aslan,
Uğur, Emre, Mustafa, Süleyman, Özer, Selçuk, Alican, Doğan, Ali, Ahmet ( Ben ). Ev sırasına göre yazdım. Bu büyük ailenin içinde ben oldum. Çocukluğum, gençliğim oldu.
Akılınıza gelip gelebilecek bir çok şey yaptık. Dolu dolu geçti.
Daha Sonra Üniversiteye gittim. Sakarya. Özledik be.
Muhammet, Gürhan, Yunus, Kemal.
Son senesinde efsane mahallemden ayrıldık. Hatıralar beynime kazımış şekilde. Arnavutköy' deyiz. İstanbul'un diğer ucu, ismi zengin muhitle karıştırılan yer.
İşlerimiz şimdilik yolunda, o da yakın bir yer olan Sultangazi'de. Evden 10 dk. 5 sene oldu. Keyfim yerinde.
Sabiha var hayatımda. Hep öyle kalsın.
Geniş bir biyografi yazmayı düşünüyorum. Görüldüğünde okumaya üşenecekleri bir otobiyografi.
Başlıyorum az kaldı. Önce bir genel çerçeve, programı oluşturayım. Günümüze kadar gelip, daha sonra günlüğe dönecek.
Bakalım hayat neler gösterecek.
İnşallah.
03.07.2016 Ramazan arifesinin arifesi. Arnavutköy/İstanbul.
Ahmet Gezer, 26 Ekim 1985' de Çapa'da doğdum. Çapa Tıp fakültesinde. Düşünsenize aynı yerde, mekanda doğan on binlerce çocuk.
Saat 8 gibi dendi. Doğmuşum.
Burçlarla pek ilgilenmesem bile akrep burcuyum, yükselenim de akrep.
İlk evimiz Gaziosmanpaşa Sarıgöl'de. Sağlıklı bir çocukmuşum. Hemen bu eve getirmişler. Ahırdan bozma olduğu söylendi. Öyle evde oturmak zorunda kalmayalım derdi annem hep.
Sarı kafa bir çocukmuşum, altın sarısı değil, civciv sarısı. Toplu, topaç gibi bir çocuk. Önü tavşanlı, kısa, askılı, mavi kıyafetim resimlerden hatıramda yer etti.
Daha sonra Fındıkzade'ye taşınılmış. Pek hatırlamıyorum. Gelip geçerken gösteriyorlar sadece. Sonra Ümraniye'ye amcamların evine. Yüksek katlardan biriydi. Ümraniye'nin daha Ümraniye olmadığı
zamanlar. Babamın işe giderken zorlandığını ve eve oyuncakla gelişleri var gözümün önünde. Kara şimşek, taklacı güvercin prototipi bir oyuncak.
Küçükköy'deyiz. 6-10 yaşları arasında, karşı komşumuz Yusuf, adını hatırlayamadığım bacısı, yan bina Olcay, Üst katımız İhsan.
Yusuf'la balkonlarına çıktığımız asma ağaçlı seyir terasını, Olcay'ın serseriliklerini, İhsan'ın küfürlerini unutamam. Bir de 5 lt. 'lik cam su damacanalarını, keçe suyunu, bilyalımı.
İlk inşaatın ikinci katından kuma atladığımda o zamanlara denk gelir.
10 yaşında beni ben yapan Küçükköy, Hürriyet mahallesine taşındık.
Yakup, Atakan, İlker, Yasin, Erhan, Gökhan, Oğuz, Mustafa, Serdar, Tekin, Ulaş, Hıdır, Murat, Suat, Yılmaz, Onur, Orkun, Selçuk, Erhan, Ferit, Kaan, Bilal, İsmail, Aytek, Aziz, Koray, Yiğit, Aslan,
Uğur, Emre, Mustafa, Süleyman, Özer, Selçuk, Alican, Doğan, Ali, Ahmet ( Ben ). Ev sırasına göre yazdım. Bu büyük ailenin içinde ben oldum. Çocukluğum, gençliğim oldu.
Akılınıza gelip gelebilecek bir çok şey yaptık. Dolu dolu geçti.
Daha Sonra Üniversiteye gittim. Sakarya. Özledik be.
Muhammet, Gürhan, Yunus, Kemal.
Son senesinde efsane mahallemden ayrıldık. Hatıralar beynime kazımış şekilde. Arnavutköy' deyiz. İstanbul'un diğer ucu, ismi zengin muhitle karıştırılan yer.
İşlerimiz şimdilik yolunda, o da yakın bir yer olan Sultangazi'de. Evden 10 dk. 5 sene oldu. Keyfim yerinde.
Sabiha var hayatımda. Hep öyle kalsın.
Geniş bir biyografi yazmayı düşünüyorum. Görüldüğünde okumaya üşenecekleri bir otobiyografi.
Başlıyorum az kaldı. Önce bir genel çerçeve, programı oluşturayım. Günümüze kadar gelip, daha sonra günlüğe dönecek.
Bakalım hayat neler gösterecek.
İnşallah.
03.07.2016 Ramazan arifesinin arifesi. Arnavutköy/İstanbul.
21 Ocak 2016 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)